Zevkler ve Renkler Tartışılır
Klişe bir sözdür: Zevkler ve renkler tartışılmaz, derler… Oysa ki zevkler ve renkler tartışılır.
Tartışılmaz diyenler bunun nedenini de şöyle açıklamaya çalışırlar: “Herkesin beğenisi farklı, zevkleri farklı, dolayısıyla zevkler ve renkler tartışılmaz.”
Evet, bu kalıplaşmış söz dizisi pek çok şey için geçerli olabilir.
Ancak söz konusu reklam ve tasarım ise durum biraz farklı…
Zevkleri de Renkleri de Tartışırız
Örneğin kadınlar… Genellikle kırmızı, lila, pembe, mor ve benzeri renk tonlarından hoşlanırlar. Kadınların en sevdiği renklerin başında gelen mor renk ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Mor Rengin Anlamı Nedir başlıklı içeriğimizi okumanız yararlı olabilir.
Konumuza geri dönecek olursak, kadınlar, kıyafetlerine, yaşadıkları mekanlara, kullandıkları araç gereçlere bu renk tonlarını vermek isteyebilirler. Bu doğaldır. Yaratılışlarının daha naif olmasının doğal bir yansıması olarak -genellikle- bu renk tonları onları cezbeder.
Ya da erkekler… Genel olarak (elbette istisnalar kaideyi bozmaz) mavi renk tonlarından hoşlanırlar. Daha soğuk ve mat renkleri benimserler. Bu da tıpkı kadınlarda olduğu gibi yaratılışlarının bir gereğidir.
Erkeklerin ve erkek hedef kitlenin hoşlandığı renkleri daha yakından incelemek isteyen değerli takipçilerimiz Erkeklerin Sevdiği Renkler konu başlıklı içeriğimizi inceleyebilirler.
Ancak iş, reklama, logo tasarımına, kurumsal kimlik tasarımına, web tasarımına, ambalaj tasarımına, kısacası görsel iletişim tasarımına geldiğinde durum çok daha farklıdır. Zira, burada asıl olan yegane şey, yaratılacak olan markanın kitleye vermek istediği mesajı ve kimliğidir.
Biraz daha açıklayıcı olmaya çalışalım…
Bir erkek düşünün. Mavi rengine bayılsın. Çok sevsin. Kullandığı arabasından evde giydiği pijamaya kadar mavi renk tonlarından şaşmasın. Ancak aynı erkek, yiyecek üzerine bir şirket açacak olsun. Örneğin, bir fast-food restoranı.
Kullandığı arabasından, giydiği pijamasına kadar mavi, lacivert ve benzeri tonları tercih eden bu kişi açmış olduğu fast-food lokantada da eğer yine aynı tonları tercih etmeye kalkarsa markasına ve marka imajına ciddi anlamda zarar vermiş olacaktır. Çünkü mavi renk, yeme isteği uyandırmaz ve iştah açmaz. Bu kural, biz tasarımcılar tarafından bilinen genel geçer bir kuraldır.
Kişinin, kişisel beğenisi gereği sevdiği mavi tonları bir fast-food lokantasında kullanıldığında, markasının kimliğini ve vermek istediği mesajı doğru bir biçimde yansıtamayacaktır. İştah açıcı bir marka yerine, daha ilk bakışta yeme içme hissi uyandırmayan tuhaf bir markaya dönüşecektir.
Zihnimizi biraz daha berraklaştıralım.
Lokanta ya da restoran “yeme içme” üzerine bir kuruluştur.
Böyle bir kuruluşa oluşturulacak logo tasarım “yeme içme” güdüsünü tetikleyecek ve markayı her platformda temsil edebilecek nitelikte olmalıdır.
Yeme içme güdüsü, genel anlamda kırmızı ve türevi renkler ile kışkırtılabilir. Yiyecek sektöründe bulunan dünya markalarını düşünün, ne söylemek istediğimizi çok daha iyi anlayacaksınız. Zira, bu dünya devlerinin hiçbirisi, logolarında ve kurumsal kimliklerinde, kırmızı rengini tesadüfen ya da çok sevdikleri için kullanmamışlardır.
Dünya Markaları Renkler Konusunda Bilinçlidir
Söz konusu dünya markaları görsel iletişimlerinde, renklerin dilini bilinçli bir biçimde ve etkili olarak kullanmışlardır.
Siz bakmayın bazılarının “Zevkler ve Renkler Tartışılmaz” sözüne…
İşin doğrusu renk skalasında bulunan ve yeme içme isteği uyandırabilecek renk tonlarından yararlanmaktır. Doğru bir logo tasarımı ve marka, kişisel zevkler ile değil, objektif kriterle ve uzmanlıkla ortaya konabilir.
Kişisel Zevkler Markaya Hakim Olamaz
Kişisel zevkler yerine markanın kimliğini en doğru yansıtacak renklerin kullanılması işin doğrusudur.
Zihnimizi biraz daha berraklaştıracak olursak, özellikle marka sahipleri; çalıştıkları reklam ajansları, tasarımcılar ya da tasarım atölyelerine logo tasarımında kendi kişisel zevklerini empoze etmeye çalışmamalıdırlar. İşin doğrusunu kişinin kendisi değil, uzmanı bilir. (Eğer uzmanıysa)
Bu anlamda bir reklamcının ya da tasarımcının ne kadar uzman olup olmadığı da ayrı bir sorunsal olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu konuyu da ilerleyen yazılarımızda daha detaylı bir biçimde ele almaya çalışacağız.
Kişisel Zevkler Kişisel Olarak Kalmalıdır
Kitleye yapılacak olan iletişim göz önüne alındığında, kişisel zevklerin, kişisel olarak kalması, söz konusu kişisel tercihlerin, marka iletişim sürecine karıştırılmaması gerekmektedir.
Yukarıda sözünü ettiğimiz örnekten de hareketle, siz bir rengi çok sevebilirsiniz. Eğer yeni bir şirket kuruyorsanız, logonuzun ve kurumsal kimliğinizin tamamının, o renkten oluşmasını istiyor olabilirsiniz.
Ancak ne var ki, burada asıl olan kriter, sizin kişisel zevkiniz değildir, daha doğrusu öyle olmamalıdır.
Burada asıl olan yegane kriter, sizin hoşlandığınız rengin, şirketiniz ya da markanızla örtüşüp örtüşmediğidir.
Zira her rengin kendine göre bir iletişim dili bulunmaktadır.
Grafizula.com’un sevgili takipçileri: Bu anlamda bizler diyoruz ki; “Zevkler ve Renkler Tartışılır.”
Bilgi yaratıcılıktır.
Saygıyla.
Kreatif Direktör